• Akdeniz Mah. Şehit Fethi Bey Cad. No. 55 Heris Tower K: 9 D: 91 Alsancak Konak İzmir
  • pnr.derin@gmail.com
  • 0532 154 54 90

KAYIP KAÇAK BEDELLERİN İADESİ

Elektrik dağıtım firmaları tarafından abonelerinden, kullandırılan elektriğe ait bedel haricinde, kayıp
kaçak elektrik adı altında bedeller tahsil edilmekte olup ilgili bedellerin tahsili yasaya ve hukuka
aykırıdır.
Şöyle ki, Elektrik dağıtım firmaları tarafından kayıp bedelinin her ne kadar elektrik enerjisinin nakli
esnasında meydana gelen kayıplara ait olduğu izah edilmekte ise de söz konusu tahsil edilen kayıp
bedeli adı altındaki miktarların neye göre ve ne şekilde belirlendiği bilinmemektedir. İşbu durum
hukuk devletinin sahip olması gerekli şeffaflık ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Elektrik dağıtım
firmaları tarafından tahsil edilen kaçak adı altındaki bedel ise, başkaca kimseler tarafından
hırsızlanmak suretiyle kullanılan elektriğe ilişkin bedelleri ifade etmektedir. Kaçak bedellerin,
sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getiren, kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek
de hukuk ve adalet ilkeleri ile bağdaşmamakta ayrıca Elektrik Piyasası Kanunu’nun temel amaç ve
ilkelerine de aykırılık teşkil etmektedir.
Elektrik dağıtım firmalarınca, kayıp-kaçak bedellerin her ne kadar EPDK tarafından alınan kurul
kararları doğrultusunda tahsil edildiği yönünde izahatler yapılmakta ise de Yargıtay 3. H.D. nin
2014/8489 E. 2014/8854 K. Sayılı ilamında da açıkça izah edildiği üzere; ‘…11.08.2002 gün ve 24843
sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ‘Perakende Satış Hizmet Geliri İle Perakende Enerji Satış
Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ’in dayanağı olan 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun

  1. Maddesinde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi
    verilmemiştir…’ . Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na verilen yetki, elektrik satışlarında uygulanacak
    fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etmekten ibarettir.
    Kaçak kullanılan elektriğin kim tarafından kullanıldığının tespiti ve kaçak bedellerin, kullanan
    kimselerden tahsili ile kayıp bedellerin tespiti de kendilerine ait görev ve yetkilerdendir.
    Dağıtım firmaları ile aboneleri arasında akdedilmiş sözleşmeyle kayıp-kaçak bedellerin hüküm altına
    alınmış olması da ilgili bedellerin abonelerden tahsilini hukuka uygun kılmamaktadır. Dağıtım
    firmalarının, sözleşmenin tarafı olarak verdikleri hizmetlerinde tekel niteliğinde olduğu açıktır. Bu
    durumda da sözleşme özgürlüğü kapsamında, taraflar arasında mevcut bir güç dengesinden söz
    etmek mümkün olamayacaktır. Yargıtay 3. H.D. nin 2014/13539 E. 2014/16751 K. ve 18.12.2014
    tarihli ilamı ile söz konusu kayıp-kaçak bedellerin, taraflar arasındaki sözleşme ile hüküm altına
    alınmış olması halinde dahi elektrik abonelerinden tahsil edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
    Özetle abonelerden tahsil edilmiş kayıp-kaçak elektrik bedelleri yasal dayanaktan yoksundur. Bu
    yöndeki haksız ödemelerin geriye dönük 10 yıllık iadesi, işleyecek faizi ile birlikte talep
    olunabilmektedir.
    T.C.
    YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2014/13539; K. 2014/16751
    T. 18.12.2014
  • ELEKTRİK KAYIP KAÇAK ENERJİ BEDELİNİN İADESİ İSTEMİ (Davalı Tarafın Verdiği Hizmetin Tekel
    Niteliğinde Olması Karşısında TBK. 20. ve 25. Md.leri de Nazara Alındığında Sözleşme Özgürlüğünde
    Bulunması Gerekli Güç Dengesinin Bir Taraf Aleyhine Bozulduğu Sözleşme Özgürlüğüne Müdahale İle
    Sözleşme Adaletinin Sağlanması Gerektiği)
  • SÖZLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜNDE BULUNMASI GEREKLİ GÜÇ DENGESİ (Elektrik Enerjisi Alım Satım
    Sözleşmesinde Güç Dengesinin Bir Taraf Aleyhine Bozulduğu Sözleşme Özgürlüğüne Müdahale İle
    Sözleşme Adaletinin Sağlanması Gerektiği – T.B.K.’nun Kamu Düzenine ve Genel Ahlâka İlişkin
    Kurallarının Gerçekleştikleri Tarihe Bakılmaksızın Bütün Fiil ve İşlemlere Uygulanacağı)
  • GENEL İŞLEM ŞARTI (Elektrik Kayıp Kaçak Enerji Bedelinin İadesi İstemi – Davaya Konu Sözleşmede
    Kayıp Kaçak Bedelinin Tahsili Sözleşmeyle Hüküm Altına Alınmış Olsa Bile Dağıtım Şirketleri
    Tarafından Elektrik Abonelerinden Tahsil Edilemeyeceği Kabul Edilip Mahkemece Davanın Kabulüne
    Karar Verilmesi Gerektiği)
  • KAYIP KAÇAK BEDELİNİN TAHSİLİNİN SÖZLEŞMEYLE HÜKÜM ALTINA ALINMASI (Elektrik Kayıp Kaçak
    Enerji Bedelinin İadesi İstemi – Davacının Kayıp Kaçak Bedelinin Fatura Edilmemesi Yönünde Alternatif
    Bir Elektrik Abonelik Sözleşmesi Yapma İmkân ve Olanağı Bulunmadığı)
  • KAYIP KAÇAK BEDELİNİN FATURA EDİLMESİ (Kayıp Kaçak Bedelinin Dağıtım Şirketleri Tarafından
    Elektrik Abonelerinden Alınamayacağı Yönündeki Tekel Niteliğinde Yürütülen Bir Hizmete Binaen
    Sözleşmede Kararlaştırılmak Suretiyle Davacıdan Tahsilinin Mümkün Olmadığı)
    6098/m.20/4,25
    6100/m.1,2
    Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği/m.33
    ÖZET : Dava, faturalara yansıtılan elektrik kayıp kaçak enerji bedelinin iadesi istemine ilişkindir. Davalı
    tarafın verdiği hizmetin tekel niteliğinde olması karşısında TBK. 20. ve 25. maddeleri de nazara
    alındığında sözleşme özgürlüğünde bulunması gerekli güç dengesinin bir taraf aleyhine bozulduğu,
    sözleşme özgürlüğüne müdahale ile sözleşme adaletinin sağlanması gerektiği kanısına varılmıştır.
    Davaya konu sözleşmede, kayıp-kaçak bedelinin tahsili sözleşmeyle hüküm altına alınmış olsa bile,
    dağıtım şirketleri tarafından elektrik abonelerinden tahsil edilemeyeceği kabul edilip, mahkemece;
    davanın kabulüne karar vermek gerekir.
    6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. maddesi, Türk
    Borçlar Kanununun zaman bakımından uygulanmasında genel kural olarak, geçmişe etkili olmama
    kriterini benimsemekle birlikte, anılan yasanın 2. maddesinde ise bu kuralın istisnalarına yer vererek,
    gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin
    kurallarının, gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın, bütün fiil ve işlemlere uygulanacağı”
    belirtilmektedir. Genel İşlem Koşullarının içerik denetimine yönelik olarak, TBK’nun 25. madde
    hükümlerinin de kamu düzenini ilgilendiren hükümler olduğu kabul edilmelidir. Zira, bu kural hâkime
    doğrudan sözleşme içeriğine/müdahale etme imkânı veren kuraldır.
    DAVA : Davacı, A… Sistemleri San. ve Ticaret A.Ş ile davalılar, S… Enerjisi San. ve Tic. A.Ş ile Sanko
    Enerji San. ve Tic. A.Ş arasındaki tazminat(istirdat) davasına dair, İstanbul 39.Asliye Ticaret
    Mahkemesinden verilen 13/05/2013 günlü ve 2012/4 Esas, 2013/115 Karar sayılı davanın reddine
    yönelik hükmün Onanması hakkında dairece verilen 30/04/2014 günlü ve 2013/20942 Esas,
    2014/6620 Karar sayılı ilama karşı davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
    Karar düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup
    gereği düşünüldü:
    KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketlerin müvekkili şirkete elektrik enerjisi hizmeti
    sağladıklarını, (1) nolu davalının 01/11/2011 tarihi itibariyle Enerji Kurulu’nun ana şirketi konumunda
    bulunan (2) nolu davalı şirketin adı altında yürütülmesine karar verildiğini, müvekkili şirket ile davalı
    şirket arasında enerji tedarik sözleşmesinin imzalandığını, taraflar arasındaki mutabakat gereğince
    müvekkili şirkete düzenlenen kayıp enerji bedeli ibaresi ile sözleşme harici ve sarfa dair olmayan bir
    takım bedellerin davalılar tarafından faturada gösterilmiş olması nedeniyle sehven ödendiğini,
    bunların toplam bedelinin 12.602,38 TL olduğunu, faturalara yansıtılan kayıp-kaçak enerji bedelinin
    hukukî dayanaktan yoksun olup, iadesinin gerektiğini belirterek 12.602,38 TL’nin ödeme tarihinden
    itibaren uygulanacak faizi ile birlikte tahsiline ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin karşı tarafa
    yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında 01/07/2011 tarihli elektrik enerjisi alım-satım
    sözleşmesi ve bu sözleşmeye ek olarak aboneyle özel sözleşme koşulları başlığı altında ek bir
    sözleşme düzenlendiğini, sözleşmenin konusunun tedarikçi olan müvekkili şirket tarafından abone
    olan (alıcı) davacı şirkete davacının bağlı bulunduğu BEDAŞ şebekesi vasıtasıyla sözleşmede belirtilen
    şartlara uygun olarak elektrik enerjisi tedarik edilmesi olduğunu, talebin haksız ve hukukî dayanaktan
    yoksun olup reddi gerektiğini, davanın BEDAŞ’a yöneltilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin ihtilaf

konusu ticarî ilişkide elektrik tedarikçisi olduğunu ihtilafın çözüm yerinin idarî yargı olduğunu, taraflar
arasındaki sözleşmede kayıp-kaçak bedelinin fiyata ilave edileceği hususunun belirtildiğini, olayda
sebepsiz zenginleşme koşullarının oluşmadığını, kayıp-kaçak bedellerinin müvekkili tarafından
BEDAŞ’a ödendiğini ve bu hususun kanıtlanacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının Ocak 2011 ile Ekim 2011 arasında 12.602,38 TL kayıp-kaçak bedelinin fatura
yoluyla davalıya ödendiği, bilirkişi raporuna göre davalıya ödenen 12.602,38 TL’nin 7.182,00 TL’sinin
kaçak bedeli olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 7/1. maddesinde “aboneye sağlanan (satılan) ve
abone tarafından tüketilen aylık elektrik enerjisi için, her ayın son günü veya her ayın tüketim dönemi
günü sonu, madde. 6’da belirtilen esaslar doğrultusunda hesaplanacak elektrik enerjisi bedeli ile bu
bedele ait Dağıtım ve/veya İletim Sistemi Kullanım bedeli, Dağıtım ve/veya İletim Sistemi İşletim
bedelleri, Perakende Satış Hizmet bedelleri, Kayıp-Kaçak bedelleri, tarifeye veya tarife dışında elektrik
enerjisi bedeline ilave edilecek diğer bedeller ve her türlü yasal fon ve paylar, Elektrik Tüketim Vergisi
KDV ve oluşacak diğer carî vergi ve bedeller eklenerek, tedarikçi tarafından aboneye fatura
edilecektir” maddesine yer verilip kayıp*kaçak bedelinin tedarikçi tarafından aboneye fatura
edileceği hususunun sözleşmede yer aldığını, tarafların tacir olup serbest irade ile sözleşmeyi
imzaladıkları ve bu sözleşmeye göre davalı tarafından faturaların düzenlendiği, davacı tarafından
davalıya ödenen bedelin sözleşmede kararlaştırıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dairenin; 30/04/2014 gün ve 2013/20942 Esas, 2014/6620 Karar sayılı ilâmıyla, işbu kararın
onanmasına karar verilmiştir.
Karar düzeltme istemi yoluyla, dairenin önüne gelen uyuşmazlık; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
(17/12/2014 tarih, 2014/7-1884 Esas, 2014/1045 sayılı kararıyla karar düzeltme kanun yolundan da
geçen) 21/05/2014 tarih, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 no.lu kararı ve Dairenin istikrar kazanmış karar
ve uygulamasına göre, elektrik abonelerinden alınmamasına karar verilen kayıp-kaçak bedelinin,
tahsil edilebileceği şartının tacir olan davacının imzalamış olduğu sözleşmeyle kararlaştırılmış olması
bir başka deyişle “sözleşmeyle hüküm altına alınmış olması” hâlinde, dağıtım şirketleri tarafından
elektrik abonelerinden alınıp alınamayacağına ilişkindir.
Davalı dağıtım şirketleri, kayıp-kaçak bedelinin davacıya fatura edileceğinin tacir olan davacının
imzaladığı sözleşmeye konduğunu belirterek, davacının bu bedelden sorumlu olduğunu ileri sürerek
davanın reddini istemişler ve mahkemece de aynı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Genel olarak kişiler, özel hukuk alanında diğer kişilerle olan ilişkilerini hukuk düzeni içinde kalmak
şartıyla diledikleri gibi düzenlerler, diledikleri konuda diledikleri kişiler ile sözleşme yapabilirler. Bu
olanak, BK’nu ve TBK’nunda öngörülen sözleşme özgürlüğü (akit serbestliği) ilkesinin bir sonucudur ve
bu hak irade özerkliği (sözleşme hürriyeti) prensibi ile Anayasa (m.48) tarafından teminat altına
alınmıştır. Bu sözleşme özgürlüğü çerçevesinde kişiler kanun tarafından düzenlenmiş olan sözleşme
tiplerinden ayrı karma veya nev’i şahsına münhasır (kendine özgü) sözleşmeler yapmak ve bunların
koşullarını diledikleri gibi tespit etmek, buyurucu ve yasak koyan kurallara, ahlâk ve adaba aykırı
olmamak şartıyla Kanun tarafından düzenlenmiş olan sözleşme tipini değiştirmek ve konusunu yasal
sınırlar içinde tayin etmek hakkına haizdirler. Dolayısıyla bu özgürlük, sözleşmeyi yapma, sözleşmenin
karşı tarafını seçme, sözleşmenin içeriğini düzenleme ya da değiştirme, sözleşmeyi ortadan kaldırma
ve nihayet sözleşmenin tabi olacağı şekli belirlemeyi de kapsar.
Borçlar Hukuku’nun temelini oluşturan bireysel sözleşme, öneri, karşı öneri ve kabul gibi irade
açıklamalarının uygunluğu ve uyuşmasının sağlanması, sözleşme hükümlerinin tartışma ve pazarlık
konusu yapıldığı sözleşmedir. Ancak sosyal ve ekonomik gelişmeler kitlelere yönelik hizmet
gereksinimini yaratmış ve bireysel sözleşmenin kurulmasından önce bankalar, sigorta şirketleri,
üretim ve pazarlama girişimcileri tek yanlı olarak sözleşme koşulları hazırlamakta, bu şekilde
gelecekte kurulacak belirsiz sayıda, aynı şekil ve tipteki hukuki işlemleri düzenlemektedirler. İşte
önceden hazırlanan tipik sözleşme koşulları için genel işlem koşulları terimi kullanılmaktadır. Bu tip

sözleşmelere de tip sözleşme, katılmalı sözleşme, kitle sözleşme veya formüler sözleşme
denilmektedir. Bu tip sözleşmelerde pazarlık yapılması söz konusu olmadığı gibi, çoğu kez fiyat
konusu bile tarifelerle belirlenmekte ve pazarlık dışı bırakılmaktadır. İşte kitlelere yönelik bu
sözleşmelerde girişimci karşısındaki diğer taraf, ya kendisine sunulan sözleşmeyi kabul edecek, ya da
sözleşmeye konu edim veya hizmetten yoksun kalacaktır.
Elektrik ve su dağıtım hizmetlerinin, “tekel” niteliğinde yürütülen bir hizmet olduğu yargı kararları ile
de kabul görmüştür. (YHGK’nun 15/03/2006 tarih, 2006/4-60, 74 Esas-Karar, 22/03/2006 tarih,
2006/4-12, 95 Esas-Karar, 09/04/2008 tarih, 2008/4-321, 303 Esas-Karar, 25/09/2013 tarih, 2012/3-
1927 Esas, 2013/1406 Karar, 19. HD’nin 27/l0/2010 tarih, 2010/3757 Esas, 201/12071 Karar,
29/03/2012 tarih, 2011/14264 Esas, 2012/5280 Karar, 26/03/2012 tarih, 2011/12709 Esas,
2012/4943 Karar, 26/06/2012 tarih, 2012/4270- 10486 Esas-Karar, 18/10/2012 tarih, 2012/9013-
15343 Esas-Karar, 12/02/2013 tarih 2012/14482 Esas, 2013/2610 Karar, 30/04/2013 tarih, 2013/387-
7800 Esas-Karar, 13. HD’nin 16/06/2010 tarih, 2010/1500-8698 Esas-Karar, 16/11/2011 tarih,
2011/5707-16675 Esas-Karar, 29/09/2011 tarih, 2011/5231-13318 Esas-Karar, 17/11/2011 tarih,
2011/9381-16792 Esas-Karar, sayılı ilâmlarına göre)
6098 sayılı TBK’nun uygulanması ile ilgili olarak kişi açısından bir sınırlama yapılmamıştır. Yani genel
işlem koşullarına ilişkin düzenlemeler tacirler yanında tacir olmayanlar (tüketiciler, alıcılar, müşteriler)
içinde uygulanabilecektir. 25. maddesinde ise; “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı
olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konamaz.
13/01/2011 tarihli 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 55/f bendinde; “1-Doğrudan veya yorum
yoluyla uygulanacak kanunî düzenlemeden önemle ölçüde ayrılan, veya 2-Sözleşmenin niteliğine
önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını
kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur.” Hükümleri vazedilmiştir. Yine 6098 Sayılı TBK’nun 20.
maddesinin 4. fıkrasıyla da; kamu tüzel kişileri tarafından sunulan hizmetlere ilişkin sözleşmeler de,
TBK’nun sağladığı genel işlem koşulları denetimine tabi hâle getirilmiştir. 25. maddede amaçlanan
husus, karşı taraf açıkça bilgilendirilmiş, içeriğini öğrenme imkânı sağlanmış olsa bile hükmün
dürüstlük kuralına aykırı şekilde konulamayacağı amaçlanmıştır. TBK’nun 25. maddesi, karşı taraf
sözleşmeyi rızası ile imzalasa da, özellikle sözleşmeyi reddetme imkânının olmadığı bir başka deyişle
alternatif sözleşme hükümleriyle ihtiyacın giderilemeyeceği durumlarda, elektrik abonelik
sözleşmesini başka bir dağıtım şirketiyle yapma olanağının bulunmadığı hâllerde TBK’nunun 25.
maddesi devreye girecektir. Ayrıca; 2003 tarihli, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin,
Müşteri hakları ve zararların tazmini başlıklı 33. maddesinde; “Bu Yönetmelik hükümleri uyarınca
elektrik enerjisi hizmeti alan müşterilerin hakları ve zararlarının tazmini konusunda, Kanunun 11.
maddesi ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri ile buna ilişkin diğer
mevzuat hükümleri uygulanır.” Hukukumuzda asıl olan sözleşme özgürlüğü ise de; piyasa
ekonomisinin hakim olduğu hukuk sistemlerinde sözleşme özgürlüğünden doğabilecek bazı sakıncalı
durumlara engel olmak amacıyla sözleşme yapma mecburiyeti kabul edilmiştir. Bu mecburiyetinin
mevcut olduğu hallerde sözleşme yapmaktan kaçınma hukuka aykırı bir davranış oluşturur.
Olayımızda; davalı şirketlerin sunduğu elektrik dağıtım hizmetinin tekel niteliğinde olduğu
tartışmasızdır. Bu durumda davacının; (kayıp-kaçak bedelinin fatura edilmemesi yönünde) alternatif
bir elektrik abonelik sözleşmesi yapma imkân ve olanağı yoktur. Ayrıca, Yargıtay Hukuk Genel
Kurulunun bahsi geçen kararına göre kayıp-kaçak bedelinin dağıtım şirketleri tarafından elektrik
abonelerinden alınamayacağı yönündeki ve Dairenin anılan bedelin kanunun verdiği genel ve soyut
yetkiye dayanarak EPDK tarafından ihdas edilen ikincil mevzuat (Yönetmelik, EPDK Kurul kararları ve
tebliğleri) hükümleri ile alınamayacağı, ancak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 73. maddesindeki
esas ve ilkeleri karşılayan bir kanun hükmüyle alınabileceği (%2 TRT payında olduğu gibi) mevcut
ikincil mevzuatın bu ilke ve şartları taşımadığı (yönetmelik, EPDK kurul kararları ve tebliğlerinin)
yönündeki nihaî içtihat ve görüşlerine rağmen, sözü edilen bedelin (kayıp-kaçak) tekel niteliğinde
yürütülen bir hizmete binaen sözleşmede kararlaştırılmak suretiyle davacıdan tahsilinin TMK’nun 2.,

TBK’nun 25. ve TTK’nun 55/f maddelerinde tarif edilen, dürüstlük kurallarıyla bağdaştığı kabul
edilemez.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1. maddesi, Türk
Borçlar Kanununun zaman bakımından uygulanmasında genel kural olarak, geçmişe etkili olmama
kriterini benimsemekle birlikte, anılan yasanın 2. maddesinde ise bu kuralın istisnalarına yer vererek,
gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin
kurallarının, gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın, bütün fiil ve işlemlere uygulanacağı”
belirtilmektedir. Genel İşlem Koşullarının içerik denetimine yönelik olarak, TBK’nun 25. madde
hükümlerininde kamu düzenini ilgilendiren hükümler olduğu kabul edilmelidir. Zira, bu kural hâkime
doğrudan sözleşme içeriğine/müdahale etme imkânı veren kuraldır.
Açıklanan nedenlerle, davalı tarafın verdiği hizmetin tekel niteliğinde olması karşısında TBK. 20. ve 25.
maddeleri de nazara alındığında sözleşme özgürlüğünde bulunması gerekli güç dengesinin bir taraf
aleyhine bozulduğu, sözleşme özgürlüğüne müdahale ile sözleşme adaletinin sağlanması gerektiği
kanısına varılmıştır.
Şu hâle göre; yukarıda açıklanan nedenler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21/05/2014 tarih,
2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı kararı ile yine H.G.K’nun 17/12/2014 gün 2014/7-1888 Esas,
2014/1045 sayılı karar düzeltme kararındaki ilkelerde nazara alınarak, davaya konu sözleşemede
kayıp-kaçak bedelinin tahsili sözleşmeyle hüküm altına alınmış olsa bile, dağıtım şirketleri tarafından
elektrik abonelerinden tahsil edilemeyeceği kabul edilip, mahkemece; yukarıda açıklanan ilke ve
esaslarda gözetilerek; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi gerekçelerle davanın reddine
karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Ne var ki; mahkeme kararının açıklanan bu gerekçeler ile bozulması gerekirken, zuhulen
onandığı anlaşılmakla davacı tarafın bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairenin,
30/04/2014 günlü ve 2013/20942 Esas, 2014/6620 Karar, sayılı onama ilâmının kaldırılarak, İstanbul

  1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/05/2013 gün ve 2012/4 Esas, 2013/115 Karar sayılı kararının
    yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA ve peşin alınan karar düzeltme harcının istek hâlinde
    temyiz edene iadesine, 18.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
    YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI ESAS NO: 2014/8489
    KARAR NO: 2014/8854 ‘Davacı …… ile davalı …….. aralarındaki alacak davasına dair Adana 1.Asliye
    Ticaret Mahkemesinden verilen 18.06.2013 günlü ve 2012/323 E.-2013/220 K.sayılı hükmün
    onanması hakkında dairece verilen 20.01.2014 günlü ve 2013/16089 E.-2014/607 K. sayılı ilama karşı
    davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
    Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği
    düşünüldü:
    Y A R G I T A Y KA R A R I
    Davacı vekili dilekçesinde; davalı ile imzalanan sözleşmeler uyarınca davacı adına iki ayrı elektrik
    aboneliği oluşturulduğunu, bu abonelikler aracılığı ile davalıdan elektrik enerjisi temin eden
    davacıdan yasal dayanağı olmadığı halde Mayıs 2011-Aralık 2011 dönemleri arasında kayıp- kaçak
    bedeli adı altında ………….. TL tahsilat yapıldığını belirterek,bu miktarın davalıdan tahsiline karar
    verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı savunmasında; elektrik abonelerinin tükettiği enerji bedelinin ne şekilde fiyatlandırılacağının
    EPDK kararları ile belirlendiğini, kendilerinin EPDK tarafından belirlenen düzenlemeler doğrultusunda
    işlem yaptıklarını, EPDK kararları dışında başka tür işlem yapmalarının mümkün olmadığını, EPDK
    kararlarına karşı ancak Danıştay’da dava açılabileceğini belirterek,davanın öncelikle yargı yolu nedeni
    ile, bu uygun görülmez ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece, dava konusu kayıp-kaçak bedelinin, ilgili mevzuatlar doğrultusunda tespit edildiği
    gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
    Verilen bu karar, Dairemizin 20.01.2014 tarih 2013/16089 E. ve 2013/607 K. sayılı kararı ile onanmış,
    davacı tarafça bu onama kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık,
    elektrik faturalarına yansıtılan kayıp kaçak bedelinin tüketiciden alıp alınmayacağına ilişkindir.

Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk
ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Yani kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde
ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde
karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir. Davacı Kurum tarafından elektrik enerjisinin
üretiminden, tüketicilere ulaştırılıncaya kadar oluşan elektrik eksikliği kayıp bedeli olarak; enerji nakil
hatlarından çeşitli sebeplerle sayaçtan geçirilmeksizin, herhangi bir bedel ödemeden kullanılan
elektrik bedeli de kaçak bedeli olarak diğer kullanıcı abonelere yansıtılmaktadır. 4628 sayılı Elektrik
Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinin 1 .fıkrasında, bu Kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun kurulduğunu belirtmiş, aynı maddenin 2.fıkrasında ise;
“Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları faaliyetleri ve bu faaliyetlerden kaynaklanan hak ve
yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki
mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının
izlenmesinden, performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin
oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan
fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan
tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu
fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve
bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan
sorumludur…” hükmüne yer verilmiştir.
Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere
yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi
verilmiştir.
Bu maddede de anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadar ki
maliyet ve kar payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru
belirleme yetkisi ve görevi vermediği açıktır.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddeye dayanarak 11.08.2002 gün ve 24843 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının
Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”i yayımlamış ve lisans sahibi şirketlerde bu tebliğe uygun olarak
tüketiciden kayıp-kaçak bedeli adı altında bedel tahsil etmişlerdir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere
tebliğin dayanağı olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinde, Elektrik Piyasası
Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir. Elektrik enerjisinin nakli
esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından kaçak kullanmak suretiyle kullanılan
elektrik bedellerinin, kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet
düşünceleri ile bağdaşmamaktadır. Hem bu hal, parasını her halükarda tahsil eden davacı Kurum’un
çağın teknik gelişmelerine ayak uydurmasına engel olur, yani davacı kendi teknik alt ve üst yapısını
yenileme ihtiyacı duymayacağı gibi; elektriği hırsızlamak suretiyle kullanan kişilere karşı önlem alma
ve takip etmek için gerekli girişimlerde de bulunmasını engeller. Oysa ki, elektrik kaybını önleme ve
hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip, bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat enerjinin
sahibi bulunan davacıya aittir.
Bununla birlikte, tüketici olan vatandaşın faturalara yansıtılan kayıp-kaçak bedelinin hangi miktarda
olduğunun apaçık denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, yani
şeffaflık hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Öyle ise mahkemece, bu ilkelere gözetilerek
kayıp kaçak bedelinin tüketicilerden tahsil edilemeyeceği kabul edilip, davanın kabulüne karar
verilmesi gerekirken, aksi gerekçelerle ve yanılgılı değerlendirme sonucu davanın reddine karar
verilmesi doğru görülmemiştir. Ne var ki mahkeme kararının açıklanan bu gerekçeler ile bozulması
gerekirken zuhulen onandığı anlaşılmakla davacı tarafın bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin
kabulü ile Dairemizin 20.01.2014 gün 2013/16088 Esas – 2013/607 Karar sayılı onama kararının
kaldırılarak Adana 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.06.2013 gün 2012/323 E. – 2013/220 Karar sayılı
kararının yukarıda açıklanan sebeplere binaen BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek
halinde temyiz edene iadesine,03.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.’

Danışmak istediğiniz bir hususun mevcudiyeti halinde uzman bir hukukçudan danışmanlık almanız
yararlı olacaktır.

Leave A Comment

All fields marked with an asterisk (*) are required